TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ İHRACAT...

TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ İHRACAT...

Bakan Zafer Çağlayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı Ziya Altunyaldız ile birlikte düzenlediği basın toplantısıyla, dünya ekonomisindeki yeni koşullar çerçevesinde oluşturulan, kısa ve orta vadeli yeni dış ticaret stratejisini ve Türkiye’nin yeni dış ticaret yol haritasını anlattı. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye ihracatının bu yeni koşullarda izleyeceği stratejiyi, önce kamuoyu ile sonra da ihracatçılarla paylaştı.


İstanbul Conrad Otel’de gerçekleşen ilk toplantıda Çağlayan, özel sektör kökenli olduğunu, göreve geldiğinde bakanlığı özel sektör mantığıyla bir dış ticaret merkezi olarak tanımladığını kaydetti. Çağlayan, kimsenin öngöremediği ve kapitalizmin, rekabetin tanımının yeniden yapılmasına yol açan küresel krizin ardından dünya piyasalarında rekabetin eskisi kadar kolay olmayacağını, ‘büyük balık küçük balığı yutar’ sözünün ‘hızlı balık yavaş balığı yutar’ haline döndüğünü anlattı. Böyle bir ortamda Türkiye’nin yarıştan kopmaması gerektiğini, bu konuda inançlarının yüzde 100 olduğunu ifade eden Çağlayan, ancak krizin en önemli mirasının, tüm ülkelerle birlikte Türkiye için de işsizlik olacağını kaydetti. Yedi yılda ihracatın Türkiye’nin büyümesinin motoru olduğunu, bunu sadece kendilerinin değil, herkesin ifade ettiğini dile getiren Çağlayan, krizin ardından ABD Başkanı Barack Obama’nın, beş yıl içinde 2 milyon işsize istihdam yaratmak için ülkenin ihracatını ikiye katlamak zorunda olduğunu anlattığı konuşmasını anımsatarak, kendisinin bu stratejiden çok etkilendiğini söyledi. Dünyada gerçekleşen toplam ticarette beklenen kaybın rakamsal karşılığının Çin ya da Almanya’nın milli gelirine denk geldiğini, Afrika’nın milli gelirinin ise dört katı olduğunu belirten Bakan Çağlayan, pastanın küçüleceğini kaydetti. Çağlayan, Türkiye’nin ihracatının yüzde 55’inin Avrupa’ya olduğunu, Avrupa’da talebin daraldığını, buna karşın Türkiye’nin 2009’da ihracatının yüzde 57,1’ini Avrupa ülkelerine yaptığını, Türkiye’nin sahip olduğu pazarlar olduğunu ve bu pazarlardaki payı artırmaya, yeni pazarlar elde etmeye çabaladıklarını kaydetti. Çağlayan, Türkiye’nin Afrika’ya ihracatında artış olduğunu ifade ederek, ihracatçı sayısını artırmak zorunda olduklarını, 2009’da ihracatta gerileme olmasına karşın, ihracat yapan firma sayısında artış olduğunu bilgisini paylaştı. “Artık yeni şeyler söyleme, yapma zamanı geldi” diyen Çağlayan, 2023 ihracat hedefinin 500 milyar dolar olduğunu yineledi.


2023’te 10 dünya markası...

2023 için dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmayı, ayrıca Türkiye’den 10 dünya markası yaratmayı hedeflediklerini aktaran Çağlayan, bu hedef için 13 yıllık bir strateji oluşturduklarını, bu süreyi adım adım planladıklarını anlattı. Durup bekleme lüksü olmadığını, durmadan, yoğun bir çalışma içinde olacaklarını bildiren Çağlayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile yakında tamamlayacakları ve 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için izlenmesi gereken yolu, atılması gereken adımları özetleyen yeni bir strateji çalışmasını kamuoyuyla paylaşacaklarını belirtti. Çağlayan, Türkiye için ihracata dönük sanayi, üretim stratejisi olması gerektiği düşüncesini taşıdığını ifade ederek, orta yüksek teknoloji sektörlerinde üretim artışı sağlanması gerektiğine dikkat çekti. Çağlayan, sektör bazında getirdikleri yeni teşvik sisteminin 2010 sonuna kadar devam edeceğini, 12 sektör belirlediklerini kaydetti. Çağlayan, 2010 yılı için kısa vadeli toparlanma, 2011-2013 için orta vadeli plan, 2014-2023 içinse değişim programını öngören hedefleri uygulamaya koymayı planladıklarını anlatarak, yaptıkları çalışmaları özetledi. Girdi tedarik sistemi, kritik girdiler için veri tabanı oluşturacaklarını, dâhilde işleme rejimini gözden geçireceklerini, Eximbank konusunda yeniden çalışmalar yapacaklarını aktaran Çağlayan, 33 ülkeyi kapsayan “Ülke Masaları” sistemi oluşturduklarını bildirdi. Ülke masalarında uzmanların görev yapacağını, o masadaki ülkelerin hangi ülkeden hangi ürünleri ithal ettiğini tüm detaylarıyla izleyeceklerini belirten Bakan Çağlayan, her masanın uzmanının ayrı olacağını, bazı masalarda tek, bazılarında ise birkaç ülke bulunacağını kaydetti. Çağlayan, 1979’da okuldan mezun olduğunu, 80’lerde iş yaşamına atıldığını ve şirketinin 1994’e, yani krize kadar hiç ihracat yapmadığını dile getirerek, o dönem ihracatın çıkış kapısı olduğunu, tüm KOBİ’leri birer ihracatçı konumuna getirmek gerektiğini söyledi. İhracatçı envanteri ve ihracat koçluğu çalışması başlatacaklarını belirten Çağlayan, bakan olduğu 10 ayda 33 ülkeye 43 seyahat yaptığını, 500 saat uçtuğunu, yaklaşık 250 bin kilometre yol yaptıklarını, hareketliliğin artan bir şekilde devam edeceğini kaydetti. Türkiye’ye dört saatlik uçuş mesafesinde 54 ülke olduğunu ve bu ülkelerin 2,5 milyarlık nüfusa sahip bulunduğunu belirten Çağlayan, Türkiye’nin ihracatının yüzde 80’ini bu ülkelere yaptığını, “Sıfır sorun, sınırsız hareket” sloganı ve ilkesiyle hareket ettiklerini sözlerine ekledi.



Bütüncül bir üretim ve dış ticaret stratejisi...

İhracatçı sayısını artırmak konusunda yoğun çalışmalar yaptıklarını, Ocak 2009’da 20 bin 252 işletme ihracat yaparken, Ocak 2010’da 21 bin 82 işletmenin ihracat yaptığını anlatan Çağlayan, ihracat odaklı çalışmak gerektiğine ve Türkiye’nin geleceği açısından yapılacak olanın ihracatı azami şekilde desteklemek olduğuna işaret etti. Bütüncül bir üretim ve dış ticaret stratejisi ile yeni dünya düzeninde tribünde seyirci değil, sahada oyun kurucu olmak için çalışma yürüttüklerini belirten Çağlayan, “Okyanuslara, büyük denizlere açılma planı yapıyoruz. Gemi limanda güvendedir ama hiçbir gemi limanda demirli beklesin diye yapılmaz. Bizim de bekleyecek durumda olmamamız gerek. Amacımız, sanayimizi, ticaretimizi, ihracatımızı küresel iklimden en az etkilenecek şekilde düzenlemek.” diye konuştu. Çağlayan, strateji olmaksızın dış pazarlara açılmak yerine planlı şekilde dünya pazarlarına girmeyi içeren bir program hazırladıklarını bildirerek, tüm ülkeleri, yaşanan gelişmeleri ve ülkelerin aldığı ekonomik kararları, öngörülerini, hedeflerini, dış ticaret stratejilerini birebir izlediklerini anlattı. Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ekonomilerinin, büyüdüğü sürece Türkiye için yeni ihraç pazarları olacağına dikkati çeken Çağlayan, Türkiye’nin bu ülkelerin ithalatından ne kadar pay alacağının, dünya ticaretini etkileyecek temel unsurları, teknolojik gelişmeleri ve nüfus yapılarını incelediklerini söyledi. Çağlayan, ihracata dönük üretim stratejisi oluşturmanın çalışmalarını yaptıklarını kaydederek, bunun araçlarından bazılarını, düşük teknolojili sektörlerden katma değeri yüksek üretime geçmek, orta düşük teknolojili sektörlerde üretimin artırılması şeklinde sıraladı. İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu oluşturacaklarını, girdi tedarik stratejisinin önem kazanacağını, DTM tarafından verilen devlet yardımlarının yeniden yapılandırılacağını vurgulayan Çağlayan, “Eximbank’ın sermayesi ve kaynakları artırıldı. Bankacılık sektörü maalesef ihracatçıya üreticiye böyle bir kriz ortamında yeterli desteği vermemiştir. Eximbank’ı da katarak söylüyorum. Ciddi destekler verilmesi gerekiyor. Bugün ihtiyaç duyan yarın ihtiyaç duyulan olacaktır” dedi.



DTM danışmanlık firması gibi çalışacak...

Bakan Çağlayan, öncelikle ihracat, ticaret yapılacak ülkeleri iyi tanımak gerektiğine işaret ederek, bunun için ülke masaları çalışması yaptıklarını, 33 ülke masası oluşturduklarını, bu ülkelere ilişkin detaylı bilgilere “www.igeme.gov.tr” internet sitesinden ulaşılabileceğini bildirdi. Buradan hangi ülkenin, hangi ülkeden, hangi ürünü aldığının yanı sıra ülkeye dair tüm bilgilere ulaşılacağı, Türkiye’nin ülkedeki konumu ile hangi alanlara yoğunlaşması gerektiğinin görüleceğini vurgulayan Çağlayan, ülke masalarındaki uzmanlardan her türlü bilginin alınabileceğini söyledi. Çağlayan, ülke masalarının resmi açılışının gerçekleştirildiğini belirterek, Avrupa, Asya-Pasifik, Ortadoğu-Körfez, Amerika ve Afrika olmak üzere beş kıta üzerinde masaların kurulduğunu, ülkelere ilişkin verilerin her zaman güncelleneceğini ve masalara sürekli bilgi akışı olacağını anlattı. İhracatçı envanteri ile ihracatçı bilgi sistemini oluşturduklarını bildiren Çağlayan, bu çalışmaları çok kısa bir sürede bitireceklerini ve 7 Mart itibarıyla da e-bilgi çalışmasını sonlandıracaklarını, ihracat koçluğu programı getirdiklerini, programla KOBİ’lere her türlü eğitimi vereceklerini dile getirdi. Stratejik hedeflerinin Türkiye’nin dünya mal ticaretinden aldığı yüzde 0,8’lik payı artırmak olduğunu belirten Çağlayan, bunun için çalışmaları artırarak devam ettiklerini belirterek, “Dünya mal ticaretinden 2015 yılında yüzde 1 pay alarak ihracatımızı 170 milyar dolara, 2023 yılında da yüzde 1,6 pay alarak 500 milyar dolara ulaştırmayı hedefliyoruz. Eğer çok büyük aksilik olmazsa, 2023 yılına geldiğimiz zaman 500 milyar dolar ihracatı yakalarız” diye konuştu.



IMF’ye ihtiyacımız kalmadı...

Bakan Çağlayan, ikinci toplantısını ise, yol haritasını ihracatçılarla paylaşmak üzere, yine TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve DTM İhracat Genel Müdürü Ziya Altunyaldız ile birlikte Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirdi. Toplantıya TİM Yürütme ve İcra Kurulu Üyeleri’nin yanı sıra, çok sayıda ihracatçı birliği üyesi katıldı. Çağlayan burada yaptığı konuşmada 2002 öncesi dönemlerde Türkiye’de IMF’nin kapısında 1 milyar kredi almak için takla attığını ifade ederek, yapılan reformlar neticesinde, yüzyılın en büyük krizinden IMF’siz olarak çıktıklarını belirtti. Türkiye’nin bugün mali disiplin ve bütçe disiplini konusunda gösterilen çalışmalarının neticesinde IMF’ye yeri geldiğinde restini çekebilecek bir yapıya geldiğini vurgulayan Çağlayan, “IMF, son yıllarda Türkiye’nin kendisine verdiği faizlerle geçinebilir konuma gelmişti. Böyle bir ortamda ben IMF’ye karşı değilim. Ama şu anda IMF’ye ihtiyacım yok. Niye? IMF benimle diğer ülkelerle yapmış olduğu anlaşmalardan farklı bir şekilde çifte standart uyguladı Türkiye’ye. Dünyanın bütün ülkelerine ‘para harcayın, bu küresel krizden çıkmanın yolu kendi iç tüketiminizi artırmaktır’ diyen IMF, Türkiye’ye gelince ‘sen hariç’ dedi.” şeklinde konuştu. Türkiye’nin kendi kendini akredite eden bir ülke haline geldiğini ve krizde 60’a yakın tedbir paketi uyguladıklarını dile getiren Çağlayan, Türkiye’nin şu anda kamunun toplam iç ve dış borcunun Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 44’ü olduğunu ve bunun 150 milyar dolarının özel sektörün borcu olduğunu söyledi. Çağlayan, Türkiye’nin 2009 yılında IMF olmadan, kendi aldığı tedbirlerle 8 milyar dolara yakın yabancı sermaye aldığına dikkati çekti.



Yıl sonunda 115 milyar dolara...

Çağlayan, yeni hazırladıkları mali kurallar tasarısının TBMM’de olduğunu dile getirerek, bu kurallarda borç dengesinin ne olacağı, bunlarla ilgili neler yapılacağı konularının yer aldığını bildirdi. Küresel kriz ortamında yeni bir çalışma metodunun ortaya konulması gerektiğini dile getiren Çağlayan, dünya ticaretindeki gerilemenin 4,4 trilyon doları bulduğuna dikkati çekerek, pastanın küçüldüğünü ve pastadan pay almak isteyenlerin sayısının arttığını bildirdi. Zafer Çağlayan, 100 milyar dolar ihracatın psikolojik sınır olduğunu ve 102 milyarda tutunduklarını belirterek, şöyle devam etti: “Başbakanımız ne öngördüğümü sorduğunda, ‘111 milyar doları geçeceğiz’ dedim. ‘Yakışmaz’ dedi. ‘O zaman 115 milyar doları zorlarız’ dedim. Başbakanımızın beklentisi 115 milyar doların üzerine çıkmamız.” Çağlayan, Bakanlar Kurulu’nda Eximbank’ın yeniden yapılandırılması konusunun konuşulduğunu dile getirerek, ihracat için 115 kişilik kadroya sahip olduklarını, buna karşılık Çin’in 20 bin personeli bulunduğunu ifade etti. Bu döneminde Cumhuriyet tarihinde ilk defa Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda dış görevlendirmeyle ilgili bir toplantı yapıldığını anlatan Çağlayan, “Ben göreve geldiğimde kadrolu 109 görevlimiz vardı. Şimdi inşallah bunu, 109 olan rakamı 250’ye çıkartacağız.” diye konuştu.



Teşvikleri izleme ve denetleme kurulu...

Türkiye ile ABD arasındaki dış ticarete de değinen Çağlayan, Türkiye’nin bu ülkenin ihracat hacminden sadece 3 milyar dolar aldığını hatırlattı. 2010 yılının yapısal ve zihinsel değişimleri değerlendirecekleri bir dönem olacağını ifade eden Çağlayan, 2011 ve 2012 yıllarının da değişim ve dönüşümün sağlandığı yıllar olacağını söyledi. Çağlayan, yeni stratejilerinin içerisinde, girdi tedarik stratejilerinin de oluşturacaklarını ifade ederek, ara malı ithalatının yerine yerli üretimin kullanılmasının önündeki engelleri kaldıracaklarını dile getirdi. Türkiye’nin enerji maliyetleri gibi kronik problemleri olduğunu vurgulayan Çağlayan, ağırlıklı ihracat sektörlerinin belirleneceğini ve ihracat envanteri oluşturacaklarını bildirdi. Çağlayan, teşvik sisteminin de bu sektör envanterine göre belirleneceğini dile getirerek, teşvikleri izleme ve denetleme kurulunun oluşturulmasına yönelik çalışmaların sürdüğünü kaydetti. Zafer Çağlayan, ihracat için ülke masaları oluşturduklarına işaret ederek, ABD, Kanada ve Almanya’yı eyaletler düzeyinde inceleyeceklerini sözlerine ekledi. Toplantı, konuşmaların ardından basına kapalı olarak devam etti.



İhracat yapan firma sayısı arttı...

Önce kamuoyuna daha sonra da ihracatçılara bir sunum ile açıklanan Türkiye’nin yeni ihracat stratejisinde dünyanın değişen ekonomik koşulları ve potansiyel pazarlar öne çıktı. Sunumda 2008 yılında 16 trilyon dolar olan dünya ticaretinin 2009 yılında 11.6 trilyon dolara geriledi vurgulandı. Dünya ticaretindeki daralmanın yüzde 36’sının Avrupa’dan kaynaklandığı belirtilirken, ülkemizin ihracatının da geçtiğimiz yıl 102,1 milyar dolar olarak gerçekleştiği hatırlatıldı. İhracatta daha fazla kan kaybının yaşanmamasının sebebi olarak da hükümetin önlem alması, sanayici, ihracatçı ve çalışanın gayretli olması olarak ifade edildi. Dünyanın mal ihracatının dolar bazında yüzde 27,8 gerilediği, Türkiye’nin ihracatındaki azalmanın yüzde 22,6 ile dünya performansından daha iyi bir konumda olduğu belirtildi. Buna ek olarak Türkiye’nin ihracatında yaşanan gerileme oranının Brezilya, Almanya, Japonya, Fransa gibi büyük ekonomilerin altında seyrettiği kaydedildi. Ülkemiz ihracatında yaşanan bu gerilemenin en büyük sebebinin ise Avrupa’da yaşanan daralma olduğuna işaret edildi. İhracatımızdaki gerilemenin yüzde 70’inin Avrupa ülkelerinden kaynaklandığı, buna karşılık ihracatımızın düşmesine rağmen ihracat yapan firma sayısı arttığının altı çizildi. Türkiye’nin küresel kriz sürecinde iyi bir ihracat performansı sergilediği vurgulanarak, bu dönemde kredi notu üst üste iki kademe artan tek ülkenin Türkiye olduğu ifade edildi. Küresel krizin yarattığı büyük deprem sonucunda dünyanın ve buna bağlı olarak kuralların değiştiği belirtildi. Eskiden büyük balığın küçük balığını yerken günümüzde hızlı balığın yavaş balığı yediği kaydedildi. Bu sebeple Türkiye ihracatında hedeflenen rakamlara ulaşmak için bir yol haritasına ihtiyaç olduğunun altı çizildi. Şimdilerde hiçbir ülkenin kaynaklarının, iç pazarını istediği düzeyde canlandırmaya, yatırımı ve üretimi artırmaya yetmediği belirtilirken, ülkemiz ekonomisinin dinamiğinin ihracat olacağı dile getirildi. Geçtiğimiz günlerde ABD ekonomisini canlandırmak ve yeni istihdam yaratmak için ülkenin ihracatını beş yılda ikiye katlamayı hedeflediğini açıklayan Başkan Barack Obama’nın bu sözleri hatırlatılarak “Türkiye ihracatına şimdi destek vermez ise ne zaman verecek?” diye soruldu.



Fırsat da var tehdit de…

Sunumda gemilerin limanda güvende olduğu ama hiçbir geminin limanda demirli beklemek için yapılmadığı ifade edildi. Bu nedenle planlı ve proaktif bir dış ticaret politikası izleneceğinin sinyalleri verildi. Küresel kriz sonrası düzelen dünya ekonomisinin istikrarlı büyümeye başlamasının Türkiye için hem yeni fırsatlar yaratacağı hem de yeni tehditler belireceği belirtilerek, “Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ekonomileri büyüdükçe Türkiye için yeni ihraç pazarları olacak. Nüfus, gelişmiş ülkelerde azalacak, gelişen ülkelerde artacak, her ikisi de bu ülkelerin ithalatını artıracak. Teknoloji kullanımı, gelişmiş ülkelerin ihracatını, gelişen ülkelerin teknoloji ihtiyacı da ithalatlarını artıracak. Enerji teknolojilerine dayalı ürünlerin ticareti artacak. Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayan sanayilerin ticaretinde genişleme olacak. Kentli nüfusun artması, gıda ticaretini artıracak.” denildi. 2009-2013 Referans Senaryo’ya göre yıllık büyümenin, gelişmiş ülkelerde yüzde 0,8, gelişen ülkelerde yüzde 4,7, dünya ortalamasının yüzde 2,1 olacağı dile getirildi. Yine aynı senaryoya göre şu beklentiler ifade edildi: “2013’te sabit fiyatlarla dünya gelirinin 61,9 trilyon dolar, 2023’te sabit fiyatlarla dünya gelirinin 87 trilyon dolar olması bekleniyor.” Türkiye’nin ticari hayatıyla ilgili bilgilerin ve beklentilerin aktarıldığı sunumda şu cümleler yer aldı: “Türkiye’de imalat sanayi düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerin üretiminde yoğunlaşıyor. İki grubun toplam payı yüzde 72,6. Türkiye’nin ihracatı dünya ticaretindeki payı azalan düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerde yer alıyor. Bu sebeple ihracat dönük üretim stratejisinin yeniden yapılanması gerekiyor. Buna göre, düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması, orta düşük teknolojili sektörlerde üretimin artırılması ve daha yüksek katma değerli ürünlere geçişin gerçekleştirilmesi, orta yüksek teknolojili sektörlerde üretim artışına ulaşılması, yüksek teknolojili sektörlerde de yeni yatırımlar gerçekleştirilmesi büyük önem taşıyor.”



Ülke masaları gündemde...

İhracat stratejisine yönelik olarak yeni teşvik sisteminin gündemde olduğu belirtilerek bunların dört bölge, Vergi İndirimi, Sigorta Primi Desteği, Yatırım Yeri Tahsisi, Faiz Desteği başlıkları altında toplandığı söylendi. Buna paralel olarak A-Ge Destek Yasası’nın gündemde olduğu ve bu kapsamda iki yılda 2 milyar doları aşan yatırım miktarı ile 10 bine yakın Ar-Ge personelinin istihdam edileceği kaydedildi. 2023 yılında hedeflenen 500 milyar dolarlık ihracat için strateji kapsamında üç aşamalı bir plan izleneceği ifade edilerek şunlar belirtildi: “2010 yılını kapsayan kısa vadeli programda, toparlanma, yeni dünya koşullarına göre yasal ve zihinsel altyapının hazırlanması, 2011-2013 dönemini kapsayan orta vadeli program döneminde, değişim ve dönüşümün sağlanması, 2014-2023 dönemini kapsayan dönemde de, uygulamaların yapılması ve hedeflere ulaşılması hedefleniyor.” Ülkemizde özellikle zeytin ve zeytinyağı mamulleri sektörü için oldukça mühim olan Dahilde İşleme Rejimi kapsamında 2009 yılında 20,4 milyar dolar ithalata karşılık 46,3 milyar dolarlık ihracatın amaçlandığı aktarıldı. Düşük maliyetli girdi temini ile ithalata olan bağımlılığın ve cari açığın azaltılmasının mümkün olduğu dile getirildi. Devletin bu dönemde ihracatçılara destek olacağı vurgulanarak, DTM tarafından verilen devlet yardımlarının yeniden yapılandırılacağı ve Eximbank desteklerinin de ele alınacağı kaydedildi. DTM’nin Dönüşüm Projesi kapsamında ülke masaları kurulacağı söylenerek bunun önemi şu sözlerle dile getirildi: “Günümüz küresel ekonomik kriz ortamında mevcut ihraç pazarlarımızdaki payımızın korunması ve ihracatçılarımız için alternatif pazarlara giriş imkanının yaratılması özel önem kazandı. Dünya ticaretinde bu gelişmeler yaşanırken, ülkemizin de ihracatındaki hedef pazarlarını yeniden yapılandırması, bugüne kadar elde ettiği kazanımları, yeni açılım ve stratejilerle, sürdürülebilir hale getirmesi zorunluluğu hasıl olmuştu. İhracatçılarımızın pazarlar hakkında doğru ve zamanında bilgilendirilmesi, pazara giriş faaliyetlerinin daha yoğun ve etkin hale getirilmesi her zamankinden daha gerekli. Ülke masalarının başlangıçta 33 masa ile kurulması ve zaman içinde ihtiyaca göre ve iş yoğunluğuna bağlı olarak geliştirilmesi planlanıyor.” Sunumda yeni ihracat pazarları oluşturmak için büyük çaba sarf edildiği ve bu çerçevede 2009 yılında, 22 ülkeye toplam 37 Ticaret Heyeti yapıldığı ve 10 ayda, 33 ülkeye, gidilerek, 247 bin 304 km. uzunluğunda yol kat edildiği vurgulandı. Türkiye’nin 2010-2011 yılları arasında belirlediği potansiyel pazarlar da ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Hindistan, Brezilya, Kanada, Polonya, Nijerya, Mısır, İran, Suudi Arabistan, Cezayir, Libya, Ürdün ve Katar olarak sıralandı. TR



Yeni planda öne çıkanlar...

• 500 milyar dolarlık hedef için gelecek 13 yıl adım adım planlandı.

• Stratejik hedef, Türkiye’nin dünya mal ticaretinden aldığı yüzde 0,8’lik payı artırmak.

• İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu oluşturacak

• Girdi tedarik stratejisi önem kazanacak.

• DTM tarafından verilen devlet yardımları yeniden yapılandırılacak.

• Eximbank’ın sermayesi ve kaynakları artırılacak.

• Teşvikleri İzleme ve Denetleme Kurulu oluşturuluyor.

• KOBİ’lerin ihracatçı olmasına çalışılacak.